Al birini vur ötekine!

Biri, “Doğru İslam, ilmihallerde anlatılan İslam’dır” diyerek, hidayetin kaynağı olarak Allah'ın Kitabı yerine ilmihal kitaplarını adres gösterecek derecede gelenekçi; diğeri ise, “Başörtüsü dinin emri değildir, örftür”, “Takvimlerin olduğu bu çağda ezana gerek yoktur” gibi cümleleri sarf edecek derecede modernist...

22-11-2008


Şükrü Hüseyinoğlu / İslamveHayat

Mehmed Şevket Eygi ile Yaşar Nuri Öztürk arasında patlak veren ve halen karşılıklı salvolarla süren kavgayı biliyor olmalısınız.

Bir partinin kapalı devre yayın organı olmasına rağmen Hasan Ünal ve Afet Ilgaz gibi radikal ulusalcılara köşe tahsis eden, son dönemde gelenekçilik ve ümmetçilik-ulusalcılık karışımı bir yayın politikası izlemekte olan Milli Gazete’de yazmakta olan Mehmed Şevket Eygi’nin, “devlet gazetesi” olarak nitelenen ve İslam düşmanlığının medyadaki amiral gemisi konumunda bulunan Hürriyet gazetesinin internet sayfasında yazmaya başlayan Yaşar Nuri Öztürk’e yönelik bir açık mektubu ile başlayan kavga, karşılıklı itham ve hatta hakaretler eşliğinde sürmekte.

Bir cümlede özetlemek gerekirse; Eygi, Öztürk’ü  modernist olmakla ve sünnetsiz bir din peydahlamaya kalkışmakla itham ediyor, Öztürk ise Eygi’yi, geleneği ve Emevi adetlerini din olarak savunmakla ve hurafe pazarlayıp ulema tapıcılığı yapmakla suçluyor.

Elhak, her ikisi de doğru söylüyor! Diyeceksiniz ki, “Nasreddin Hoca öldü, sen mi aldın yerini! Bir tartışmada her iki taraf da doğru söyler mi? Öyle olsa tartışmaya ne hacet!”

Belki yine kızacaksınız fakat şayet böyle diyeniniz varsa a o da doğru söylüyor! Lakin şu var ki, birbirleri hakkındaki tesbitler noktasında bazı doğruları ifade etmeleri, ne Eygi’yi, ne de Öztürk’ü haklı ve doğru yol üzerinde kılıyor. Haklılık ve doğruluk söz konusu olduğunda her ikisi de sınıfta kalıyor.

Yaşar Nuri Öztürk’ün, bir önceki seçimlerde, bu coğrafyada İslam düşmanlığının odağı konumundaki bir partiden aday olup milletvekili seçilmesini ve yine İslam düşmanlığının medyadaki kalesi bir gazetede yazmasını, ayrıca yakın zamanda eşini Şahane adlı sekreteriyle aldatmış olmasınıı filan konu edinecek değilim!

Mehmed Şevket Eygi’ye gelince; onun da soğuk savaş döneminde üstelik İslam adına Amerikanizm taraftarlığı yapmış olmasını, Amerikan emperyalizminin 6. filosunun muhafızlığına soyunmasını ve daha birkaç yıl önce Yeni Şafak gazetesine verdiği bir mülakatta “ehven-i şer” adına geçmişteki bu büyük suçu savunmuş olmasını, yazılarında modernizmi eleştirip ardından “tesettür defilesi” adı verilen modernist ifsad tertiplerini, “estetik” demagojisi yaparak savunmasını gündem edecek değilim!

Burada belirtmek istediğim asıl husus, birbirlerini yanlış yolda olmakla suçlayıp doğru din anlayışına davet eden her iki zatın da birbirlerini davet ettikleri “doğru din anlayışı”ndan uzak oluşlarıdır.

Biri, “Doğru İslam, ilmihallerde anlatılan İslam’dır” diyerek, hidayetin kaynağı olarak Allah’ın Kitabı yerine insanların yazdığı ilmihal kitaplarını adres gösterecek derecede gelenekçi; diğeri ise, “Başörtüsü dinin emri değildir, örftür”, “Takvimlerin olduğu bu çağda ezana gerek yoktur” gibi cümleleri sarf edecek derecede modernist olan iki zattan bahsediyoruz.

Birinin temel kaynağı ilmihaller, diğerininki ise “çağdaş yaşam” kriterleri. Biri, “doğru din anlayışı”nın kaynağı Kur’an’a ilmihallerin penceresinden bakmakta, diğeri ise “çağdaş kriterler”in penceresinden.

Her ikisinin durduğu yerde de Kur’an belirleyici (özne) değil, belirlenen (nesne) durumundadır. Biri, ilmihallerdeki bilgiler Kur’an’la çeliştiğinde ilmihalin söylediğinden vaz geçmek yerine Kur’an’ı tevile yönelen bir anlayışın temsilcisi, diğeri ise “çağdaş kriterler” adına Kur’an hükümlerini eğip bükmeyi meslek edinmiş pervasız bir modernist.

Kısacası; al birini vur ötekine!

Etiketler : #Al   #birini   #vur   #ötekine!   
YORUMLAR
  • yucel aslan   25-12-2008 18:23

    sukru huseyinoglunun yazisina katiliyorum aslinda az bile yazmis.alacaksin birini vuracaksin otekine.ki anlasinlar artik hak ve hakikati.birisi peygambersiz,sunnetsiz kur'an i kafasina gore yorumlayan.digeri asiri mezheb taassubcu, ilmihalci,gelenekci kafayla hareket eden iki tipleme.aslinda bunlar hakkinda soylenecek cok soz var ....ikisinin arasinda bir secim yapilacaksa tabiki ozturk eyginin eline su bile dokemez.ben ikisini bir kefede tutmaktan allaha siginirim. SELAM VE DUA ILE

  • YUSUF   02-12-2008 22:24

    s a sayın mehmet şevket eygi hakkındaki yorumlarınıza katılmıyorum.bence şevket eygi son derece dürüst doğru sözlü ve hakkı söylemekten çekinmeyen birisi.doğru islam ilmihallerde anlatılan islamdır sözünü anlamadığınızı düşünüyorum.ve bazı yorum yazanların da islam düşmanı olarak nitelemesini hazmedemiyorum.herkes haddini bilsin ...

  • Şükrü Hüseyinoğlu   30-11-2008 07:09

    Selamun aleyküm... Evren Bey, "Takvimlerin olduğu bu çağda ezana gerek yoktur sözünü Yaşar Nuri Öztürk asla söylemez" diyorsunuz. Ne var ki, Yaşar Nuri "Anadilde İbadet" adlı kitabında bunu şu pervasız cümlelerle söylemiştir: "Ezanın, şu veya bu dilde okunmasının pratik hiçbir sonucu yoktur. Ezan bir paroladır, namaz vaktinin geldiğini ve yakınlarda bir cami olduğunu duyurur. Yani bir ibadet değil, bir duyurudur. Ve bu duyurunun bugün için bir yararı kalmamıştır. O bir nostalji ve bir folklor haline gelmiştir. Çünkü, onun esas işlevi olan "namaz vaktini duyurma", bugün ihtiyaç olmaktan çıkmıştır. Takvim vardır, gazete vardır, radyo-televizyon duyuruları vakitleri aralıksız bildirmektedir. Yani ezanın illeti (sebebi) kalmadığı için, kendisinin de zorunluluğu kalmamıştır." Yaşar Nuri'nin tek pervasızlığı da bundan ibaret değildir zaten. Yazıda bahsettiğim gibi, başörtüsünün İslam'ın emri değil örf olduğunu da o söylüyor, banka faizin haram olmadığını da. Kısacası modernizm ne gerektiriyorsa öyle konuşuyor!

  • Evren   29-11-2008 22:43

    Bu yazınızı okudum. Yaşar Nuri Öztürk hakkındaki tesbitlerinize katılmıyorum. çağdaş kriterler” adına Kur’an hükümlerini eğip bükmeyi meslek edinmiş pervasız bir modernist. diyorsunuz Yaşar Nuri hocaya. Buna asla katılamam. Onun temel söylemi Kur'an ı Din yapmaktır. Kur'an ın hükümlerini eğip bükmek işini yapmayacağına emin olduğum ender kişilerdendir. Bunu son 10 yıldır kendisini takip eden , Yaşar Buri nin bütün kitaplarını okuyan biri olarak söylüyorum ve ayrıca onu tanıyan biri olarakta söylüyorum. Takvimlerin olduğu bu çağda ezana gerek yoktur sözünü ise Yaşar Nuri Öztürk asla söylemez. Bunun kaynağını lütfen belirtin. Ne zaman söylemiş, kime söylemiş hangi kitabında hangi konuşmasında söylemiş. Bunlar tamamen yalan ve cahilce yazılmış cümleler. Size Yaşar Nuri Öztürk'ü önyargılarınızdan uzak ve samimi bir şekilde değerlendirmenizi öneririm. Onu en iyi eserlerinden anlıyabilirsiniz. Fikirlerine katılır veya katılmazsınız o ayrı bir iş ama lütfen iftira atmayın yalan yanlış şeyler yazmayın. Saygılar

  • Sait Alioğlu   24-11-2008 00:10

    Şükrü kardeşin yazısını okudum ve müstefid oldum. Aslında yazıya kon olan o iki kişi de haliyle gelenekçi düşünclerle malüller. Birisi artık miadı bir açıdan geçmiş olan, geçmesi gereken ve geçmekte olan 'içerisinde bulunulan halin bilgisi' olarak tevhidi özle ve gide gide de Kur'an'la bağları kopmakta olan "ilm-i hal" formunu hararetle savunan, gelenek adına ne varsa alıp baş tacı eden, hiç ama hiç eleştirel dili ve ruhu kullanmayan bir kişi, diğeri ise,dönemin şartları içerisinde gelenekten tevrüs eden ilmi mülahazalarla din konusunda bir tedrisattan geçen ve kendine özgü geçerli bir kural olarak ta 'konjönktür hazretleri'ne iman tazeleyen; yerine göre hem gelenekçi, yerine göre de o olguyu anlamadığı halde modernist takılan, halkı tahkir etmeyi çağdaş Müslümanlık kabilinden sayan ve her dönemde deKemalist militarizme bağlılık yeminleri eden ve kendi o ironik ifadesiyle insanları "Allah'la aldatan!" bir kişilik! Birisi gelenekle aldatıyor, diğeri daha da ileri giderek Allah'la aldatıyor! İlmihal konusuna gelince; Herkesin anlama kabiliyeti ve idraki elbette farklıdır. Herkes, bir yığın şeyi farklı anlayabilir. Farklı anlar, ama aynı sonuca varır, yada yine farklı anlar ve farklı sonuçlara varır. Bu tarih boyunca da böyle olmuştur hep! Müslümanlar açısından olaya baktığımızda idealden yola çıkarak söylersek; eğer geçmiş yönetimler selim bir aklı ve Kur'an için kıpır kıpır olan bir kalbi baz alıyor olsaydı ve o iki emaneti hakikat bağlamında eğitime kanalize ediyor iseydi herkes alim olmasa bile, ortalama olarak İslami anlamda bir düşünce seviyesi tuttturulurmuş olunurdu! Kur'an'dan fazla nasiplenmemiş bie gelenek oluşmaz ve hurafeler 'ed-din' olan İslam'ın önüne geçmez, aşılmaz barikatlar oluşturmazdı ve haliyle de maksutlar olarak maksada ermiş olurduk! Tevhidi bağlamda kısmı güzelliklere rağmen genel anlamda şu an adına gelenek dediğimiz ve Kur'an'ın ruhuna uygun bir paralellik arzetmeyen bir gelenekçilik revaç bulmazdı maalesef! İşte Müslümanların tarihi boyunca olası toplumsal bazda "kadın-erkek" bir eğitim seferberliği baskın olarak kesintiye uğrayıp, sonuçsuz kalınca, şu an aşılmasını talep ettiğimiz bir form olan 'ilmihal formu' gelip kendisini bizlere dayatttı. Böyle bir formun yerleşmesinin elbette bir yığın sebebi vardır. Bizce en önemli sebep yönetim olgusunun ehliyet ve liyakat bağlamında cumhurun seçiminden ziyade saltanat yolunda uğradığı evrimdir. Diğer sebepler ise yine bizce yönetim olgusunda yaşanan inhirafla ilintilidir. Eğer bir ironi yaparak söylersek; "ilmihal, adeta 'eldekaldı bir!' kabilinden bizleri, daha doğrusu ümmeti oluşturan halk yığınlarının, yanlış veya doğru ilimden yararlanması türünden bir form olarak sunuldu. Hiç mi hiç faydası olmadı. İlgili kalmak bağlamında halk yığınları için mutlaka faydası oldu ama; o insanların ilimle aralarına aşılmaz duvarlar çekti, hayatı donuklaştırdı. Daha doğrusu bu donuklaşmanın etkisi günümüzde şliddetlice hissedilmektedir. Gelenekçi inhirafla adeta at başı giden günümüz modern inhirafa karşıt olarak kendi tevhidi kimliğimizle birlikte toplumsal yapılanmamızı vücuda getirir ve fıkhımızı oluşturursak ilmihal formunu da haliyle aşmış oluruz.

  • Şükrü Hüseyinoğlu   23-11-2008 12:36

    Ve aleyküm selam Tabii ki ilmihaller tümüyle yanlış değildir. Lakin tümüyle doğru da değildir. İnsan ürünü olmaları hasebiyle ilmihallere veya tefsirlere, hadis kitaplarına vs yanlışsızlık atfetmek doğru değildir. Hele de Allah'ın Kitabı dışındaki herhangi bir eseri doğru din anlayışının menbaı, hidayetin kaynağı olarak nitelemek büyük bir yanılgıdır. Sapma ve saptırmadır.

  • hanzala   23-11-2008 11:07

    s.a değerli kardeşim peki sence ilmihaller tümüyle yanlışmı hayır değil ilmihallerde ki hükümlerin çoğu kuran ve hadisten alınmış doğru hükümlerdir ha içinde yanlış yokmudur vardır ayırmak lazım sayın eygi doğru islam ilmihallerdedir derken sizde sanki yanlış islam ilmihalerdedeir diyorsunuz yani bu durumda sende eyginin pozisyonuna düşüyorsun

  • fahrettin mert   22-11-2008 12:32

    Olayı şöyle de yorumlamak mümkün.Sahih İslamın iki düşmanı birbirini kırıyor. Bırakalım devam etsinler.

  • Bayram   22-11-2008 09:52

    Şükrü Hüseyinoğlu, iki güzel tespitte bulunup bu iki zatı çok doğru yorumlamışsın.

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN