11. EMİR: İZİN ALACAKSIN!

Said ALİOĞLU

08-06-2010 16:22


Tartışma bir sabah namazı vakti İsrail’in yıllardır Gazze’ye uyguladığı ambargoyu kırmaya yönelik olarak Akdeniz sularında, öncülüğünü ise İHH’nın yaptığı; içerisinde altı yüz küsur vicdan sahibi insani yardım gönüllüsünün bulunduğu Mavi Marmara adlı yolcu gemisine İsrail askerleri tarafından yapılan o trajik ve barbar saldırının akabinde başladı…

Baştan belirtelim ki gerçekleştirilen o meşum saldırı nedeniyle şimdiye kadar cılız da kalsa gerek dünya ve gerekse ülkemiz özelinde Siyonist temelli İsrail’in zulmünü tek seçenek olarak icra edip durduğu katliamların ne anlama geldiğinin görülmesi, artık her şeyin eskisi gibi olmayacağını da ortaya koyuyordu. Bir defa fitil ateşlenmişti! Aksine bu fitili kendileri büyük bir suçluluk ve bir nevi kapana kısılmışlık psikolojisiyle, sonucunu da kestiremeden ateşlemiş oldular! İnşaallah insanlık ailesi adına hayr’olur!

Filistin, özgürlüğüne bir adım daha yaklaşıyor. ‘Yeni bir dünya mümkün!’ sloganıyla ve ayrıca insanca birlikte yaşama bilinciyle hareket eden evrensel vicdanın özgürlüğünün de ayak sesleri safha, safha duyulmaya başlıyor. Siyonist ve faşist  zihniyetakil’  olsa idi –zaten olamazdı!-  Amerikan ve İngiliz emperyalizminin terkisine binip Filistin’i işgal etmez, günümüzde içerisinde bocalayıp durduğu bu durumlara da düşmezdi. Ki, onu saldırganlaştıran tutumda  emperyalizmin terkisine binip kendi emperyalizmini inşa etmesindendir. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, eskisi gibi de kalmayacaktı...

“Öldürmeyeceksin!’ mi, yoksa “’İzin almalısın mı?!..”

Öldürmeyeceksin!” emr-i katisine rağmen öldürmeyi, hayatı berdevam ettirmek şeklinde algılayan Siyonist güruh, her yerde kitlelerce insanı bugün daha çok karşısına almıştı; Yunanistan’ından, Nikaragua’sından; Arjantin’inden, Türkiye’sine kadar… Devletlerden de bağımsız olan yüz milyonlarca insan; sosyalistinden, komünistine; Müslümanından, Hırıstiyanından, barış yanlısı Yahudisine kadar… Tabi birde burada ABD başkanı Obama’dan bizim Siyonist zemberekli bir yığın köşe yazarına kadar onlarca ve yüzlerce kişide  hiçbir adalet, insaf, ahlak ve vicdan emaresi nedir göstermeden başta İHH olmak üzere insani yardım gönüllülerine ve Erdoğan hükümetine saldırmayı ve çamur atmayı adeta Siyonist bir vecibe olarak işlemeye çalıştılar… Tabii ki bu arada iç konjönktüre uygun olacak şekilde PKK’nın İskenderun saldırısı da bir açıdan ve Müslüman halkın tepkisini haklı çıkarırcasına İslami değerlere kıskançlık, açılımları sabote etmek –Kılıçdaroğlu’nun açılma gösterdiği lanet hıncı- ve ayrıca da buna bağlı olarak Ergenekon soruşturmasını akim kılmaya yönelik olarak büyük bir bilgelikle okunabilir…

Tepkiler; Siyonist ağızla konuşan bazı köşe yazarlarına  ‘Özgür Yazarlar Birliği’nden tepki…

İsrail’in savunmasız insani yardım filosuna yaptığı saldırı, gerek dünyada ve gerekse de ülkemizde çeşitli kesimler tarafından ta saldırının ilk anlarından itibaren yapılan kitlesel protestolarla ve yer yer işgallerle geçen hafta boyu gece, gündüz sürdü.  İsrail’le ikili ilişkileri olan bazı ülkeler tavırlarını gerek diplomatik ve gerekse de ortaya konması tasarlanan yaptırımlarla gündeme taşıdı; Yunanistan’dan, Nikaragua’ya kadar… Ülkemizde de başta Erdoğan hükümeti olmak üzere İslamcı, sosyalist ve bazı milliyetçi çevreler elerinden gelen her tür çabayı yine hafta boyu ortaya koymaya çalıştılar; simitçisinden, öğretim görevlisine kadar… Buna rağmen saldırıyı değil de öne aldıkları İslamcı motifleri bahane kılıp Gazze’ye gitmeye çalışan özgürlük filosonu ve bu gerekçeyle de salt bir insani yardım kuruluşu olan İHH’yı, yetkilerini ve ona destek veren geniş Müslüman kesimleri yukarıda da belirttiğimiz gibi hırpalamaya çalıştılar… Haliyle bizimde onlara karşı cididi ve vakur tepkilerimizde olmalıydı! İşte Siyonist ağızla konuşan köşe yazarlarından sayabileceğimiz Emin Çölaşan, Yılmaz Özdil, Fatih Altaylı, Oktay Ekşi, Fatih Çekirge, Oray Eğin, Bekir Coşkun ve Can Ataklı gbi kartel yazarları Özgür Yazarlar Birliği tarafından ve onun adına birlik genel sekreteri Mustafa Kıyak tarafından kınandılar… Kıyak, yaptığı açıklamada; “Gazze’yi yaşadığı vahşi ambargonun kuşatılmışlığından kurtarmak için insanlığın ortak vicdanıyla harekete geçen yardım filosunu aşağılayan, ona hakaret eden bu köşe yazarların halkımızın, Filistinlilerin ve vicdanlı dünya halklarının karşısına Gazze işgalcilerinin sözcüleri olarak çıkmışlardır. Bu utanç onlara yeter! Bu kara leke kirli siciline yeni bir kayıt olarak geçmiştir.” Dedi. Mustafa Kıyak, Gazze ve Kudüs’ün özgürleşmesi yolunda her türlü mücadelenin içinde olacaklarını vurgulayan halkımızı bu yazarlara ve yayınlarına tepki göstermeye çalıştı. Yukarıda adlarını belirttiğimiz ve laik kesime mensup köşe yazarlarıyla birlikte geçmişte sözde de olsa İslami/İslamcı cenahta bulunmuş bazı köşe yazarlarının da özellikle de Fethullah Gülen’in kamuoyuna yansıyan açıklamasından önce ve ondanda aynı zamanda bağımsız olarak İsrail vahşetinin vahametini anlatan ve ona karşı yapılması gerekenleri bir bir sıralayan bazı köşe yazarları da bir iki gün içerisinde bir nevi’ yepyeni görüşler ileri sürerek bizleri sükut-u hayale uğratmış oldular bir açıdan. Ör.Bugün Gazetesi yazarı Nuh Gönültaş. Bizzat İslami değerlerle hiçbir alakası nedir olmayan, geçmişte de var olan ve kazanılan siyasi ivmeyle dünya ve bölge gündemine gelip oturan, bölgeyi şekillendirmeye çalışan İslami hareketliliği kör bir mantıkla reddetme yolunu seçen, yüz milyonlarca insanın kadim değerlerini tu kaka kılmaya çalışan laik, Kemalist sol, liberal ve milliyetçi eğilimli(ör. Yeni Çağ’dan Sebahattin Önkibar) güruhun İslam’ı, İslami hareketi, İslamcı yönelimi, Hamas’ı, İHH’yı vs. sözde kendi gelecekleri için tehlikeli bulup tahkir etmeye çalışmaları anlaşılacak bir durumdur. Ör. Mehmet Ali Kılıçbay… Ama farklı kulvarda da olsak kendini Müslüman cenah içerisinde telaki eden insanlara acımak elde değil.İnsan ‘acaba bir bildiklerimi var?!’ diyesi geliyor. Ama nafile! Çoğu zaman ise bildikleri belki de gereksiz bir meşruiyet(!) arayışı içerisinde nerede duracaklarını bilememek!

Otoriteden izin alınmalıydı(!)

Yıllardır ABD’nin Pensivanya eyaletinde yaşayan Fethullah Gülen, ABD’nin önde gelen gazetelerinden sayılan Wall Street Journal’a verdiği ve edyada işlenen söyleşide İHH öncülüğünde Gazze’ye yardım götüren özgürlük filosunu eleştirdi. Gülen’in söyleşide dillendirdiği en önemli vurgu ise şu oldu; “İsrail’den izin alınmalıydı!” Gülen’e göre ki, İsrail uluslar arası hukuka göre kurulu bir devlet olduğundan dolayı ondan bizzat izin alınmalıydı! Zira o –yani İsrail- otoriteydi. Ve izin nedir alınmadığı içinde kanunsuz davranılmıştı açıkçası(!) İnsanlar  boşu boşuna şehid olmuşlardı; zira yine meşru otoriteye başkaldırmışlardı ve belki de düpedüz baği  olmuşlardı! Otorite, illa da otorite… Tipik saltanatçı, muhafazakår, Emevici Sünni mantık…

Muhafazakår bazı köşe yazarlarına bakarsak eğer; Fethullah Gülen’in adı geçen gazeteye verdiği mülakatta bazı gazeteciler soruyu tevdi edip ve ondan daha net cevaplar almadan, adeta onun ağzından Türkiye kamuoyuna düşen bazı sözleri aktarma cür’etini icra etmişlerdi; vs. vs. Ör. Yeni Şafak Fehmi Koru(5-6-2010); Birde Zaman Gazetesi’nden olayı yorumlayan Aldülhamit Bilici(5-6-2010) ve Hamdullah Öztürk(6-6-2010) Gülen tarafından yapılan yorumu bir nevi ‘ne şiş yansın, ne kebap!’ kabilinden tevil etmeye çalışıyorlardı. Yapmaya yeltendikleri teville hem kendi durumlarını düze çıkarmaya çalışıyorlar, hem kamuoyu nezdinde ‘izin alınması’ gerektiği(!) ima edilerek İHH köşeye sıkıştırılmaya çalışılıyor ve hem de hükümet içinden olası bir itidal duruşla da bağımsız İslamcı çevreler tedip çalışılıyordu!

Müslümanları tedibe meraklı muhafazakår kalemlere evrildiği liberal cenahtan kamuoyunda tarihçi kimliğiyle tanınan taraf Gazetesi yazarı Ayşe Hür’de dahil oluyor ve olayları, olguları, yaşananları adeta ‘tunusol kağıdı’ derekesine düşürmeye çalışıyor, çabalıyordu… Yazısında akla ziyan değerlendirmeler, alakasız yakıştırmalar ve bunlardan da öte bir miktarda kıskançlık ve kinde kendini ele veriyordu…

İHH’yı tanımıyormuş(!)

Fethullah Gülen ısrarla İHH’yı tanımadığını belirtiyor! Bilmemesi, tanımaması asla ve kat’a münkün değil! Zira Gülen kendisi uzunca yıllar dışarıda da olsa Türkiye merkezli bir mücadele veren bir hareketin bilinen başı değil mi? Cemaati, grubu, örgütü adına vs. çerçevesi dar da olsa kendine has bir mücadele ve çalışma içerisinde olan bir hareketin lideri konumundaki kişi gerek karşıtlık ve gerekse de yandaşlık bağlamında neler olup bittiğini pek ala bilir, bilmesi de gerekir’ Hele ki bu çağda elzemin de elzemi bir durumu yansıtır! Ama o ısrarla İHH’yı tanımadığını söylüyor! Adamları ya onu bazı konularda manipüle ediyorlar, bazı şeyleri ‘nasıl olsa yurtdışında!’ deyip kestirip atıyorlar. Bu kesinlikle otorite boşluğu demektir. Ama kendisi dese ki ‘Ben artık hiçbir şeye karışmıyor, sizlerden hiçbir şeyle ilgili bilgi de istemiyorum. Ya da işaret edilircesine ona manevi liderlik payesi nedir verilmişse(!) hadi diyelim ki bunu anlayalım! Ama durumun hiçte öyle olmadığını pek ala biliyoruz. Ondan dolayı da İnanmıyoruz ama diyelim ki kendisi tanımıyor, bilmiyor. O halde sorması gerekmez mi kendi adamlarına, “Türkiye’de neler olup bitiyor, kurumlar kuruluşlar var mı? Varsa mahiyetleri nedir, nelerdir” vs. Sanırım adamları da kalkıp “Bizden başka gurup, dernek, vakıf, hareket yok!” “Basın adına Zaman’dan, Aksiyon’dan, STV’den, Mehtap TV’den başka yayın kuruluşu yok. Ülkede ‘Kimse Yok mu Derneği’nden başka bir dernek nedir yok!” demiyeceklerdir herhalde! Ergenekon’u çok iyi biliyorlar! Ama iş temeli bir açıdan devletten bağımsız bir karakteri olan İslamcılığa, İslami harekete ve bir açıdan da Milli Görüş’e dayanıyorsa tipik muhafazakår mantık devreye giriyor. ‘onlar da kim? Bizim olduğumuz yerde, İslami harekette Milli Görüşte neymiş?! vs. vs. Anlaşılan kendi meşruiyetimiz Gülen hareketinden bir nevi onay ve icazet almakla sağlanırmış, mış… Bazen öyle tipik davranışlar içerisinde olunuyor ki, şaşmamak elde değil; geleneksel anlayıştan bağımsız, geçmişte ki bazı kavi değerlerle bağlantılı çağdaş düşünceler bile onları afallatmakta, hayretler içerisinde bırakmaktadır. Aslında İHH örneğinde olduğu gibi ‘tanımıyorum’ esprisi o tipik düşüncenin ürünü…

İHH’nın Verdiği Cevap…İHH Başkanı Bülent Yıldırım, konuyla ilgili NTV canlı yayınında şunları söyledi; “Bunu ilk kez sizden duyuyorum. İnşaallah doğru değildi’ Keşke bizimle konuştuktan sonran açıklama yapsaydı. Bizimle görüştükten sonra fikirlerinin değişeceğini umuyorum. Bende Erzurumluyum. Kendisini Erzurum’dan tanır ve severim. Kendisi önemli bir kanaat önderidir.” 

Bizce Bülent Yıldırım işi bir nevi alttan alıyor bir maslahata binaen. Kendi açımızdan eğer söz konusu ise bu maslahata ihtiyatla yaklaşmalıyız. Zira Bülent Yıldırım’ın zahiren ortada olan iyi niyetini baz almalıyız. ‘Ama nereye kadar?!’ diye de sormalıyız. Zira Gülen hareketi geçmişte gerek ülke bazında ve gerekse de dünya bazında organize ettiği,içerisinde bizzat bulunduğu dini, siyasi ve kültürel hiçbir organizasyonla ilgili bırakın bağımsız İslami hareketi, İslamcıları, 40 yıldır bu ülkede düşe kalka yol alan Milli Görüşle istişare nedir etmemiştir! Belki de İHH’yı tanımıyor olmaları da bu zihniyet içre gizlidir!

Hükümette ‘Gülen çatlağı’ oldu mu…

Sosyal Demokrat bir Başbakan ve Cumhurbaşkanının cedelleşmesi sonucunda oluşan 2001 krizi akabinde kurulan Ak Parti hükümeti iktidara geldiği 2002 yılından sonra ülke ile ilgili bir yığın sorunu, kucağında bulmuştu. Terör sorunu, buna bağlı olarak ‘sosyal, kültürel ve ekonomik temelli’ Kürt sorunu, başta Sünni kesim olmak üzere toplumun çeşitli kesimlerini ilgilendiren asırlık sorunlarla birlikte Türkiye’nin büyük bir devlet olma isteğinin karşısında çözülmesi gereken başta Ortadoğu ve Filistin sorunu gibi küresel sorunlar ister istemez Ak Parti hükümetini her işi dengede tutmasını ve öylece devam ettirmesini gerektiriyordu! Bugüne kadar hiçbir hükümetin yapmadığı oranda ortaya konan atraksiyon, ulusalcı muhalifleri ürkütüyordu.

İşte bunun intikamını almaya çalıştıklarından olacak, izin alınmadan bir yardım filosunun İHH öncülüğünde Gazze seferine çıkması ve akabinde İsrail’in güvenliğini tehdit etmesi(!) açısından neredeyse Ak Parti’ye muhalif tüm kesimleri bir araya getirmişti! Gazetecisinden, politikacısına neredeyse hemen herkes pusuya yatmıştı… İşte bu atmosfer içerisinde Fethullah Gülen’in görüşleri kamuoyuna yansıyınca Ak Parti hükümetinden birisi Kültür Bakanı, diğeri ise Başbakan Yardımcısı olan iki zatın bir birine taban tabana zıt açıklamaları hükümette ‘Gülen Çatlağı’ olarak okundu! Aslına bakılırsa bir açıdan doğru. Bir yanda siyasal İslami hassasiyeti görecede olsa belirgin olan bir çizgiden muhafazakår-Demokrat bir çizgiye kayan; diğer yanda ise CHP gibi  ulusalcı karakterli Kemalist Sol bir çizgiden yine görece de olsa içerisinde muhafazakårların ve Müslümanların da bulunduğu bir çizgiye yönelen iki yetkili… Birisi hiç yoktan iyi evrensel çehresi olan sol, sosyalist çizginin insani kalmış yönleriyle hareket ederken, diğeri ise bizzat otoriteden izin almayı olmazsa olmaz şart koşan bir hoca efendinin tavrını mal bulmuş mağribi gibi savunup duruyor.

Bunlarla birlikte bölgede ağabey konumunda bir devlet olma amacına yönelik siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik ve bunlara bağlı olarak ta adına ‘ritmik diplomasi’ denilen diplomatik atraksiyonlar içerisinde bulunan Erdoğan’ın varlığı ve gücü ister istemez hükümette bir çatlağı da göstermektedir… Ama bu çatlak görebildiğimiz kadarıyla ve içeride varlığını hissettiğimiz onca soruna rağmen zaman içerisinde onarım görecektir diye düşünüyoruz. Zira içeride var olan sorunların kåhir ekseriyeti, yaklaşık yüz küsur yıldır bu topraklarda hüküm süren laik eksenli ulusalcı –sosyal-demokrat ve sağcı- hükümetlerin eseri olduğundan dır ki, bu sorunların külliyen çözümü gerekiyorsa, en ‘ terörist Hamas’ı(!) destekler bir konuma itmeye çalışıyorlar, içeride de açılımları baltalayıp Müslüman kitleye yeniden gözdağı vermeye yelteniyorlar ve kumkuma olarak kalakalıyorlar… Ama hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bir defa ok yaydan fırları! “Didine, didine çıktık ocak dibine” misalinde olduğu gibi Müslümanlar safha, safha ilerleyip Ortadoğu’ya, İslam dünyasına ve tüm dünyaya el uzatacaklardır…

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
Diğer Yazıları

Makaleler

Hava Durumu


VAN