"Denklemlerimizde NATO var, Rusya var, fakat Allah yok"

Kur'an Nesli Kültür Merkezi'nde "Müslümanların Küresel ve Yerel İstikbar Karşısındaki Tutumları" konferansında konuşan Şükrü Hüseyinoğlu, "Gerek Türkiye'de, gerekse bölgemizde yaşanan gelişmelere baktığımızda, Müslümanların daha çok zalimlerden zalim beğenme zilletine düştüklerini görüyoruz. Yerel Ergenekonlara karşı küresel Ergenekonların hamiliğine sığınmakta bir beis görmeyen Müslümanlar olduğu gibi, küresel Ergenekonlara karşı tavır almak adına yerel Ergenekonların savunuculuğuna soyunanlar da yok değil" dedi.

13-02-2012


İslam ve Hayat

Kur'an Nesli Kültür Merkezi'nin "İslami Bilinç Konferansları"nda bu hafta "Müslümanların Küresel ve Yerel İstikbar Karşısındaki Tutumları" konusu Şükrü Hüseyinoğlu tarafından işlendi.

İslam coğrafyasının halen küresel ve yerel istikbar odaklarının tasallutu altında olduğunu kaydeden Hüseyinoğlu, özellikle 20. asrın ikinci yarısından sonra İslam coğrafyasında etkili olmaya başlayan tevhidi bilinçlenme süreçleriyle, küresel ve yerel istikbar odakları karşısında karşısında topyekün bir İslami muhalif duruşun geliştirildiğini ve bu duruşun 90'lı yılların ortalarına kadar Türkiyeli Müslümanların da hakim tutumunu teşkil ettiğini anlaratak sunumuna başladı.

O yıllarda Müslümanların "yeryüzünün halifeleri" olma bilinciyle "yeryüzünde fitnenin ortadan kaldırılması ve dinin yalnız Allah'a has kılınması" yükümlülüğünü omuzlarında hissettiğini kaydeden ve muhafazakar kesimlerin ABD ve NATO'nun "yeşil kuşak" projeleriyle uyumlu tarzda tutum alışlarına akrşılık, İslami kesimlerin tüm yerel ve küresel istikbar odakları karşısında ilkeli ve inkılabi bir duruş içinde olduklarını anlatan Şükrü Hüseyinoğlu, şöyle devam etti:

"28 Şubat süreciyle İslami uyanışa karşı sopa politikasını devreye koyan Amerikan emperyalizminin, bu süreçle birlikte bir ölçüde hizaya soktuğunu düşündüğü Müslümanlara karşı, sonrasında sopa politikasının yanında havuç politikasını da devreye koyduğunu görüyoruz. Bu açıdan 2002 yılında AKP'nin Türkiye'de iktidara gelmesi Amerikan emperyalizmi açısından yeni konsepte uygun bir gelişme olarak okunmuş ve 'ılımlı İslam' eksenli havuç politikası, AKP'nin Türkiye ve bölgeye dair politikalarıyla eşgüdümlü olarak şekillendirilmiştir. Bu yeni dönem Müslümanalrın zihinsel işgallere maruz bırakılmak istendiği, bunun için teori üzerine teori üretildiği, strateji üzerine strateji belirlendiği bir dönemdir. Türkiyeli Müslümanlar arasında son yıllarda yaşanan ziihnsel dönüşümler göz önüne alındığında, bu stratejilerin emperyalizmin hedefleri açısından sonuç vermeye başladığı görülür. Küresel ve yerel sistemlere entegre olmayı kabullenmiş, liberal kültür ve kapitalist işleyiş içerisinde bir alt kültür olarak yaşamaya razı edilmiş iddiasız, embedded bir din algısı giderek Müslümanlar arasında da güçlenmektedir."

Zalimlerden zalim beğenmek moda oldu

Bugün "Arap Baharı" olarak nitelenen bölgesel dönüşüm sürecinin de bu zeminde geliştiğini kaydeden Şükrü Hüseyinoğlu, Müslümanların işinin asla zalimlerden zalim beğenmek olmaması gerektiğini, küresel ve yerel zalim güçlere topyekün "La" diyecek bir İslami bilincin yeniden inşa edilmesi gerektiğini kaydetti ve sözlerini şöyle sürdürdü:

"Gerek Türkiye'de, gerekse bölgemizde yaşanan gelişmelere baktığımızda, Müslümanların daha çok zalimlerden zalim beğenme zilletine düştüklerini görüyoruz. Yerel Ergenekonlara karşı küresel Ergenekonların hamiliğine sığınmakta bir beis görmeyen Müslümanlar olduğu gibi, küresel Ergenekonlara karşı tavır almak adına yerel Ergenekonların savunuculuğuna soyunanlar da yok değil. Bugün Türkiye özelinde olsun, Tunus, Libya, Suriye gibi İslam coğrafyasına ait olan toprak parçalarında yaşanan gelişmeler konusunda Müslümanların aldıkları pozisyonlara baktığımızda genelde bu yanlış yaklaşımı görmekteyiz. Müslümanların hesapalrı ve denklemlerinin de giderek sekülerleştiğini, Allah'tan bağımsızlaştığını görmekteyiz. Müslümanlar gelişmeleri değerlendirirken ABD'yi, AB'yi NATO'yu, Rusya'yı, Çin'i hesaba katıyor, ancak Alemlerin Rabbi'ni malesef genellikle unutuyorlar. Hem küresel hem yerel anlamda batıl sistem ve aktörlere "La" demeye devam eden ve ancak Alemlerin Rabbi Allah'a dayanmaktan söz eden Müslümanlar malesef çok fazla değil. Suriye'de yaşanan gelişmeleri örnek olarak zikretmek gerekirse, Nusayri diktasından kurtulmak için ABD ve NATO'dan medet umanlar da var Müslümanlar arasında, "direniş cephesi" adı altında Nusayri diktasından medet umanlar da... Oysa zalimlerden zalim beğenmek, yalnızca yüce Allah'a güvenip dayanmakla emrolunan Müslümanlar için zilletten başka bir şey değildir."

Konferans dinleyicilerin soru ve katkılarıyla son buldu.

Etiketler : #Denklemlerimizde   #NATO   #var   #   #Rusya   #var   #   #fakat   #Allah   #yok   
YORUMLAR
  • Ş. Hüseyinoğlu   15-02-2012 23:00

    Taha adıyla yazan kardeşim, sanırım bizi, iyi tanımıyorsunuz. Bizi tekfirci zannediyorsunuz fakat biz tekfirciliği yanlış bulmanın ötesinde Müslümanlar için en büyük tehlikelerden biri olduğunu düşünenlerdeniz. Fakat yanlışa yanlış demenin de Müslümanların şiarı olduğunu biliyoruz ve emri bil maruf, nehyi anil münker yükümlülüğümüzü yerine getirmeye çalışıyoruz.

  • taha   15-02-2012 15:12

    Dünyada dengeler değişiyor.Şükrü kardeşim sen bunun neresindesin? Kontrolu ele alanlar dünyaya kök söktürüyorlar. Bakıyorumda hiç risk almıyorsunuz.Sadece konuşuyorsunuz.Ama o beğenmediğin küfürle itham ettiklerin kelle koltukta mücadele veriyorlar. Hizbullah lideri Arap baharı amerikan projesi değildir dedi.Siz hemen onunda işini bitirdiniz.Harcamadık adam bırakmadınız.Onun arkasında namaz kılma bunun arkasında namaz kılma...O kafir bu müşrik...Yürekleri okuyorsunuz,okuduğunuzu iddia ediyorsunuz.Ben bunu anlıyorum.Ama bu sizin haddinize değil.

  • Mehmet KANTAR   15-02-2012 09:44

    “…Şüphesiz 'izzet ve gücün' tümü Allah'ındır. O, işitendir, bilendir.” (10/65) Kur’an-ı Rabbimizin muradıyla anlamayanlar, Müslüman için asıl ve mutlak olan izzeti, şanı ve şerefi Allah’ın dışında arayacaklardır. Çünkü onlar ilahi davayı ve Onun metodunu ciddiye almayanlardır. Bunun en acı örneğini sizin İktibas’ta yazmış olduğunuz yazıda görmek mümkün. “Küresel istikbarın baş temsilcisi Amerikan emperyalizmi ve NATO işbirlikçiliği kimi Müslümanlar tarafından sorun olarak bile algılanmaz oldu. Öyle ki Tunus En-Nahta partisi lideri Raşid Gannuşi’nin Wasıngton’dan yaptığı ‘NATO’la işbirliğine önem veriyoruz’” nerden nereye bir zamanlar Müslüman olarak Amerika emperyalizmine karşı olduğun için sürgün ol, sonra dön ABD’in izliyle ve müsadeleriyle ülkende İktidar olmaya(!) ya çalış. Bu ne izzetsizlik, bu ne basiretsizlik. Allah’ın yardım ve izzeti ancak topluca Allah’ın dinine sımsıkı sarılanların ve ilahi bir yol izleyenlere olacaktır. Kıblesi Kabe olmayan her hareket zillete duçar olmak zorundadır. Rabbim bizlere Kabe’yi kıble edinenlerden ve O Kutsal binayı inşa edenlerin yolunda kılsın. Allah sizlerden razı olsun, İslam’ın izzetli sesi kılsın.

  • Ş. Hüseyinoğlu   14-02-2012 23:41

    Değerli Kemal abi, öncelikle sizleri selamların en güzeliyle selamlıyorum. Selamun aleykum. Ağabey, "zalimlerden zalim beğenmek" eleştirisi evet ağır bir eleştiri, farkındayım. Ve Rabbim biliyor ki Müslüman kardeşlerimi eleştirmekten hiç hoşlanmıyorum. Lakin yaşadığımız son süreçlerde olan-bitenler karşısında Müslümanların ekserisinin ortaya koyduğu tutum ve aldığı pozisyona baktığımızda gördüğümüz manzara da ortada. Türkiye özelini ele aldığımızda, Müslümanların bir kısmının, Kemalist jakobenlerin tasfiyesi sürecinde, İslami / tevhidi konumunda kalarak sürece müdahil olmak yerine, küresel sisteme eklemlenerek bu tasfiyeyi gerçekleştiren muhafazakar kadrolara ve onların politikalarına önemli ölçüde angaje olduğunu gördük. Bu angajmanda o kadar ileri gidildi ki, Afganistan'daki NATO katliamlarını lanetlemek için Ankara'da basın açıklaması yapan Müslümanlar, söz konusu Müslümanlarca Ergenekon'un tasfiye sürecinin yaşandığı bir süreçte bu tür etkinliklerle gündemi saptırmakla itham edildi, bu ithamlar bizlere yakın kimi yayın organlarında açıkça dile getirilerek. Dün Libya, bugün Suriye konusunda da benzer ölçüsüzlükler yaşanıyor, ki siz de zaten bunu dile getirmişsiniz. Geçmişte çok faydalandığım, kendisi için duacı olduğum bir ağabey, şu satırları kaleme alabilmişti: "Tayyip Erdoğan’ın, küresel güçleri Libya’ya 'Petrol gözüyle değil, vicdan gözüyle' bakmaya çağırması Müslüman halklar nezdinde güzel bir söylemdi; ama şer güçleri için doğru bir beklenti değildi. Bu süreçte Türkiye, Libya konusunda BM kararlarını uygulamada Koalisyon Güçlerini komuta makamından uzaklaştırıp, denetimini hissettirdiği NATO gücünü insani yardım ve silah ambargosu konusunda araçsallaştırabilmelidir.” Bu mu olmalıdır Müslümanın duruşu, önerisi, vizyonu? Ne yazık ki gerek Türkiye özelinde, gerekse İslam coğrafyasında yaşanan hadiseler karşısında Müslümanların ekseriyetle bağımsız İslami bir duruş inşası yerine, zalimler arasında tercih yapar bir noktaya geldiklerini düşünmekteyim. Kemalizmdense liberalizm, Kemalist anayasadansa liberal anayasa tercihlerinde olduğu gibi...

  • Kemal Songür   14-02-2012 14:28

    Arap baharına dair İfrat ve tefrit iki uç algılarla analiz/okumalar yapıldığını görmekteyiz. Birileri, orta doğuda yaşanan gelişmeleri sanki İslami bir devrimmiş, bütünüyle dini bir boyaya bürünmüş, özlemlerin-hedeflerin ilahi öğretinin tümüyle hayata hakim olmasının net/yalın kabullerden ya da söylemlerden oluşuyormuş gibi görmekteler-göstermekteler. Bu ve benzeri abartılar aslında gördüklerini değil görmek istediklerini yansıtan analizlerdir. Diğerleri de genelde dünyada özelde de orta doğuda yaşanan bütün olayları adeta A.b.d ve a.b'nin ''enter tuşuna'' basarak başlattığını ve yönlendirdiğini varsaymaktadırlar. Sanki hâşâ her şeye kudreti olan ve her şeyden haberdar olan ve her şeyi en ince ayrıntısına kadar (onlarca yıla yayılan) büyük hesaplamalarla yapabilen bir güç olarak gören-gösteren kesimler vardır. Bu tür analizler a.b.d'yi olduğunun üstünde gören-gösteren ve halkları da bütünüyle hiçe indirgeyen (bir bakıma kendi ayağına kurşun sıkan) uçuk analizlerdir. Büyük tağut/şeytan olan a.b.d’nin ve peşine takılan ülkelerin hesaplamalarının yakın tarihte İran’da gerçekleşen devrimde tutmadığını da gördük… Tabi İran devrimini de abd ve ab'nin zımni desteğiyle gerçekleştiğini söyleyebilecek kadar komplocu zihinler olduğu da ortadadır. Bu zihinlerin durabileceği bir durak yoktur maalesef.... Arap baharı olarak adlandırılan gelişmeler, uzun yılların biriktirdiği despotizme dönük itirazın-öfkenin ve insani erdemin dışa vurumudur. Bunun için binlerce insan can vermektedir. Gelişmeleri (insani erdem açısından ve halkların daha rahat doğru bilgiye ulaşmaları ve kendilerini ifade etmeleri-edebilmeleri boyutuyla) görece olumlu olduğu gözardı edilemez. Halklar homojen değildir, içlerinde islami tonları ağır basan kesimler de insani özgürlükler boyutu ağır basan kesimler de mevcuttur. Emperyal içgüdüler/güçler tabi ki gelişen olayları kendi menfaatlerine doğru devşirmek için ellerinden geleni yapacaklardır-yapmaktadırlar. Ancak, sömürülerini tekil kişiler ya da aileler üzerinden rahatlıkla yürütüyorlarken, kendileri için daha zor ve riskli olan gelişmeleri, emperyal güçlerin bütünüyle ''isteyerek-hesaplayarak'' kendilerinin başlattığını söylemek doğru bir çıkarım değildir. Gücümüz ve eforumuz yetiyorsa-yettiğince aldatılan bu halklara ve bu halkların içinde yaşayan ve kendilerini İslam’a nisbet edenlere dönük, tek kurtuluşun ilahi olana sarılmakla olacağını, her türlü beşeri çözümün hüsrana götüreceğini uyaran-bildiren söylemler geliştirmeliyiz. Bunu da yaparken bölgede yaşayan müslümanların durumunu anlamaya çalışarak, natocu-batıcı-abd-ab'ci yaftalarla tepeden bakan söylemlerle değil, doğru din algısına davet eden ve ümmetçi bir duyarlılıkla ve de dualarımızla ''merhamet dilini kullanarak''yapmalıyız. Ortadoğuda gelişen olayları ve müslümanları bütün yapıp-etmelerini genelleyerek ''zalimlerden zalim beğenmek'' şeklinde bir söyleme indirgemekten de kaçınmalıyız diye düşünmekteyim. Sevgi-saygı ve dualarımızla.

  • Zülküf arslan   14-02-2012 07:59

    şükrü hocam,müslümanlar zalimlerden zalim beyenemezler,beyenenlerede müslüman değillerdir,nisa süresi 150 ayette rabbimiz ,İMAN LE KÜFÜR ARASINDA Bİ YOL TUTMAK İSTEYENLERİ,kafir olarak tanımlıyor,ve kişi halen bu tür yol tutanları müslüman olarak tanımlarsa bu tevhidin aslını bozmak olmaz mı,Ayrıca müslüman olanda zillete düşmez,müslüman olduğunu zan edenler düşerler,müslümanlar için iktidar olmak asl değildir,olsaydı 3 peygamber sadece kurtulurdu,muhammed,süleyman ve davut peygamberler,müslümana düşen görev bu tür tağuti oluşumlardan uzak durup red edmektir,iktidarda Allah tarfından verilir ve [hic 41] dede bu yönde beyan vardır...

  • Adil H.   13-02-2012 20:20

    Allah razı olsun kardeşim! Bu süreçte bu tür uyarıların yapılmasının süreklilik arz etmesi, hepimiz üzerindeki önemli bir sorumluluk. İnşallah bir yandan yanlış gidişata dair uyarılarla, doğru istikameti gösterirken, bir yandan da bunun örgütlü örnekliğini ortaya koyacak, neyin yapılması gerektiğini hal ile gösterecek, ete kemiğe bürüdürecek şahidlikleri de, her türlü fedakarlığı yaparak, adanmışlık ruhunu kuşanarak ortaya koymalıyız. Rabbimizi bunu nasip etsin.

  • ilyas metin   13-02-2012 17:33

    şükrü kardeşimizden ve karlı fırtınalı soğuk bir gecede sıcak yuvalarını terkedip gelen kardeşlerimizden de Allah razı olsun. çok az kişinin söylemediklerini söylemesi açısından dinleye değerdi

  • Adatepeli   13-02-2012 09:50

    Sükrü kardesim Allah razi olsun...

  • kuran talebesi   13-02-2012 09:45

    güzel ve yerinde güzel bir program olmuş. Allah razı olsun ve çalışmalarınızı bereketli kılsın...

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN